Kemoterapi Seansları ve Süreçleri (Nöroblastom, Orta Risk Kötü Histoloji Grubu)

Yazmayalı uzun zaman olmuş. Facebook bir yıl önceki anıları hatırlatınca baya bozuluyor bünyem. Kendimi toparlamam vaktimi alıyor. Bir yandan da Tuğberk’in hala devam eden ilaç tedavisi ile hayata tutunmaya çalışıyoruz.

Bu yazıda kemoterapi seanslarından ve nasıl geçtiğinden bahsetmek istiyorum. Hepimizin kafasındaki o saçsız, solgun tenli ve halsiz kanser hastası imajı bu kemoterapi ilaçları yüzünden oluyor. Bir nevi zehir olduğu için vücuda verildikçe vücutta bulunan tümörlere zarar verdiği kadar vücudun tümüne de olumsuz anlamda etki ediyor. Her kanser türünde ve hatta bu türlerin içerisinde kişiye özel ilaç çeşidi değişiyor. Bazılarının sandığı aksine kemoterapi tek bir ilaç değil. Yani tüm kanser hastaları aynı kemoterapiyi almıyor. Her kanser türü için hazırlanmış tedavi protokolleri var ve doktorlar bu protokollere göre, hastanın yaşına, bünyesine, tümörünün genetiğine göre ilaçları seçiyor.

Tuğberk’e 4.evre orta risk grubu (kötü histoloji) nöroblastom teşhisi konulduğu için Nöroblastom Tedavi Protokolü’nden de orta risk kötü histoloji için tanımlanmış tedavi protokolünü uyguladılar. Bende sizlerle onu paylaşacağım. Daha detaylı bilgi için tedavi protokolüne buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Öncelikle eğer bebeğiniz 6 aydan küçükse, risk grubu ne olursa olsun protokole göre sadece A7 protokolü ilaçlarını alabilir. Tuğberk’e teşhis konulduğunda henüz iki aylık olduğu için, altı aylık olana kadar yani 5 kür A7 kemoterapi protokolünden aldı. A7’de bulunan ilaçlar Vinkristin, Karboplatin ve Etoposid’tir. Hastanın yaşına ve kilosuna göre alacağı doz kemoterapi hemşireleri tarafından hazırlanır. Dört gün hastane de kalınır. İlk gün hızlı serum verilir.  Vinkristin tek dozluk şırıngayla makinaya bağlanır. Karboplatin ve Etoposid’i ise birer saat süreyle alacak şekilde ayarlanır. İkisi arasında ise hidrasyon şeklinde hızlı serum verilir. 

İlk kürlerde Tuğberk sürekli ağlayarak sıkıntısını atmaya çalışıyordu. İştahsız ve halsiz oluyordu. Ayrıca ilaçtan dolayı huzursuz hissettiği için de sürekli kucağımızda durmak istiyordu. Uyusa bile Tuğberk’i yatağa koyduğumuz an sensörü var gibi uyanıyordu. Hastaneye yattığımız ilk üç ay boyunca 24 saat kucağımızda durmak istiyordu. Yemek yerken de, uyurken de, dinlenirken de, tuvalete gidemezken de… Hatta Tuğberk ilaçlardan dolayı halsiz, kansız ve kalbini etkilediği zamanlarda makinaya bağlı olurdu. Gözünü makinadan ayıramazsın, çünkü her an kalp atımı çok artarsa hemşire odasını aramam yada acil butonuna basmam lazım olurdu, hiç uyumazdım. Ya da kemoterapi ilaçları ve antibiyotikler yüzünden iyice hassaslaşan ve tıkanan damarları yüzünden doktorlar Tuğberk’in damar yolunu bulamazdı saatlerce kapalı kapılar ardında ağlamasını dinlemek zorunda kalırdım.  

Ama kürler ilerledikçe Tuğberk’in vücudu daha da büyüyüp geliştikçe A7’ye verdiği tepki daha da azaldı. En son aldığı A7 küründe yani 5.de neredeyse ilaç almıyor gibi davranıyordu. Az bir iştahsızlık dışında bir sıkıntı yaşamadık. Keyfini de hep yüksek tutmaya çalıştık. Bu arada 2. kürden sonra saçları dökülmeye başladı. Önce saçları döküldü, sonra da yavaş yavaş kirpikleri ve kaşları... Tek tek saydım kirpiklerini düşerken. Sevmek için kafasını bile okşayamıyordum öbek öbek elimize geliyordu o ipek saçları. üçüncü kemoterapiden sonra tamamen döküldü zaten.

Gelelim A9 kürüne ve Tuğberk’in dolayısıyla bizimde en zorladığımız kemoterapi kürüne. Bu kür A9 kemoterapi protokolü deniliyor ve Vinkristin, Dakarbazin, Ifosfamid, Mesna ve Adriamisin ilaçlarını içeriyor. Kür 5 gün sürüyor, bir günde öncesinde yatıyorsunuz toplamda 6 gün. Ama ilaç alımı bir günde 24 saat sürüyor, yani 5 gün boyunca hasta kesintisiz ilaç alıyor. Vinkristin 1. Ve 5. Günlerde tek dozluk yapılıyor. Dakarbazin her gün 30 dakika boyunca veriliyor. Ifosfamid ve Mesna birlikte 20 saat boyunca  veriliyor. Mesna aslında koruyucu ilaç gibi, böbreklere aşırı yüklenmekten koruyor.  Adriamisin ise kırmızı bir ilaç ve 4. Ve 5. Günlerde günde 4 saat boyunca veriliyor.

6. kürden sonra ateşten dolayı hastanede olduğumuz da saçsız, solgun ve halsiz Tuğberk

Bu kadar aşırı ilaç yüklemesi tabi ki Tuğberk’i aşırı halsiz bıraktı. Daha da kötüsü kan değerlerini neredeyse sıfırladı. Kemoterapiyi alıp eve gittikten birkaç gün sonra ateşle hastaneye geri döndük. Kanını yükseltmek için ilaç vurdularsa da fayda etmedi. İki kez kırmızı kan (tam kan), bir kez de beyaz kan (trombosit) takviyesi yapıldı. Bu süreçte bir de antibiyotik tedavisi aldı ki bir günde toplamda 10 tane ilaç alıyordu. İlk günler halsizlikten kafasını bile kaldıramıyordu, sürekli uyukluyordu, günlerce hiçbir şey yemedi, ama gerçekten yemedi yani ağzına damla damla zorla süt sıkıyorduk iğnesiz şırınga ile. Gene üzerimize yapışık yaşamaya başlamıştı ve ancak bu şekilde kendini rahat, huzurlu ve güvende hissediyordu. Nefes almakta zorlandığı zamanlarda da makinaya bağlanıp sürekli gözlem altında tuttuk. Ateş ölçer sanırım o dönem en çok kullandığım aletti. Ve hastane de çok uzun süre kaldığımız için sterilizatör makinasını hastaneye getirmek zorunda kalmıştık. Çünkü antibiyotik tedavisi en az 10 gün sürüyor, Tuğberk’in durumunda ise 14 gün tedavi alması gerekiyordu.

Bu dönemde bir de yara olmaya varan pişiği oldu. Çünkü bağışıklığı o kadar düşmüştü ve aldığı ilaçlardan dolayı idrarı ve gaitası o kadar asitlenmişti ki çok kötü pişik oldu ve vücudu bunu tolere edemedi. Bir de bu yüzden ciddi bir cilt tedavisi aldık.  Tuğberk kötü durumda olduğu için sanırım en çok bu dönemde sürekli ve farklı alanlardan doktor geldi odamıza.

6. kemoterapiden sonra hem ara kontrol zamanı gelmişti hem de Tuğberk artık 6 aylı tamamladığı için Pet, Mibg gibi ağır ilaçlı çekimleri de yapılabilir durumdaydı. Pet taramasını biliyorsunuz, kanser hastalarında mutlaka bakılır, yayılımlar görülür. Mibg ise nükleer/radyoaktif bir ilacın vücuda verilmesinden 24 saat sonra 360 derece vücudunuzun üzerinde dönen bir makine ile çekiliyor ve kemik tutulumuna kadar nöroblastom tutulumunu tüm vücutta gösteriyor. Araştırmama göre çocuklar için en iyi sonucu Mibg-İ123 ilacı veriyor. Tuğberk’in bu çekimleri çok net olmadı, çünkü servisteki asistanlar pet çekiminde anestezi birimini ayarlamayı unuttukları için kendileri anestezi verdi. Yeterince uyutacak kadar vermeye cesaret edemedikleri için Tuğberk bilinçsizce kımıldadığından dolayı pet titreşimli çıkmış ve net görünmüyordu. Mibg çekiminde ise anestezi ekibi vardı ama gene tam uyutamadıkları için çekim çok başarılı olmadı. Bir tarafından ben bir tarafından babası tutuyorduk ellerini kollarını bacaklarını, çünkü acite halinde bilinçsizce hareket ediyordu. Her ne kadar kımıldatmamaya çalışsak da o hareket bile titreşimli çıkmasına neden oldu. Ama temizdi her ikisinde de.

Ve bizim için en önemli tahlil ise karaciğer ve kemik iliği biyopsisi idi. Çünkü nöroblastom da en sıkıntılı durum kemik iliğine sirayet etmesi ve kemiklere tutunmasıdır. Bu yüzden ultrason eşliğinde karaciğer de görünen alanlara biyopsi yaptılar. Kemik iliği için ise sağ bacak kemiğinden (ayak bileği ve dizi arasında kalan kısımın ön tarafından) örnek aldı asistan doktorlar. Ama sonra örneğin yeterince kemik iliği içermediğini söylediler. Sonra bir daha denediler aynı yerin biraz altından. Sonra gene olmadı. En sonunda bizimle ilgilenen hocamız kendi sol arka kalça kemiğinden girerek örnek aldı. On gün sonra güzel haberi verdi.

Protokole göre ara kontroller temiz çıkınca idame tedaviye geçiyorsunuz. Ve ağır kemoterapi tedavisi bitiyor. İdame tedavisinde A10 kemoterapi protokolü alınıyor, orta risk için 3 kür. 3 gün boyunca ve düşük dozlarda Siklofosfamid ve Mesna veriliyor. Dozlar düşük olduğu için tekrardan saçları çıkmaya başlıyor bu süreçte ve vücudu daha hızlı toparlamaya başlıyor. Kürler arasında diğerlerinde olduğu için bir aya kadar uzamıyor. Genelde 21 gün de bir döngüyü tamamlayabiliyor.

A10 kemoterapisi bittikten sonra ise 13 Cis Retinoik Asid yani yüksek doz A vitamini yani bildiğimiz Rouccatane tedavisine başlanıyor. Ve böylece aynı zamanda ilk 1 yıl boyunca yakın takip ve kontrol başlıyor. İlk 6 ay boyunca her ay ultrason, kan, idrarda vma/hva bakılıyor ve muayene ediliyor. 3 ayda bir ise MR çekimi oluyor. Eğer bulgular iyiyse, ikinci 6 ay boyunca ise doktorların görüsüne göre 2 ayda bir kontroller devam ediyor. MR çekimi ise 4 ayda bire çıkıyor.

Şuan Tuğberk, 4.evre orta risk kötü histoloji grubu için tanımlanan 13 cis retinoik asid (rouccatane) tedavisinde 8.kürü alıyor yani sonuncu kür. Bundan sonra ne olacağını bizde bilmiyoruz. 18 Mayıs 2017'de kontrolü var. Portu hala duruyor, onunda ameliyatla çıkarılması gerekiyor. Gene buradan yazarak paylaşacağım. Biraz uzun bir yazı oldu ama kürler de çeşitli olunca uzadı.

Herkese acil şifalar diliyorum.
Sevgilerimle,
Merve


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nöroblastom Teşhis Edilirken Dikkat Edilmesi Gereken Testler - 1

Port Nedir? Takılması Gerekir mi?