Başlarken...
Bloğu açmaya neden karar verdim?
İnsanın hayatında dönüm noktaları vardır. Kendisiyle,
sevdikleriyle imtihan edildiği zamanlar vardır. Yaşadığı her acı da en büyük
acısını yaşıyor zanneder insan, ta ki bir dahaki sefere daha büyüğü gelene
kadar. Sonra her seferinde geri dönüp baktığında diğerleri ne kadar da küçük
acılarmış, neden bu kadar üzülmüşüm dersin. Bu böyle acılar katlandıkça devam
eder. Ama atasözlerine, dualara bile konu olan bir acı vardır ki, “Allah
kimseyi evladıyla sınamasın” duasındaki o “evlat”tır. Hani senin canındandır.
Hani senin can parçandandır, nefesindendir, göz bebeğindendir, ciğerinin
köşesindendir, hayatındır, anlamındır, her türlü amacındır. Başına bir iş
gelmeyi bırak, az bir ateşi çıksa, dünyaları ateşe verir de insan, sanki çaresizmişçesine
deli divane olur etrafında.
Bizim yaşadığımızda hiçbir şekilde anlam veremediğimizdi.
İnsan evlat sahibi olunca, ilk defa bebeğini kucağına alınca, hemen anne baba
olmuyor aslında. Evet annelik bir bedeni iki can olarak paylaşmaya başlayınca
geliyor ilk, sonra doğumla aranızdaki bağı kesselerde anneye bağlanma durumu,
bedeninden oluşan ikinci bir bedenin sana olan muhtaçlığı biyolojik olanlar…
Hani hep tartışılır ya doğuran mı annedir, bakan mı annedir diye. Ebeveynlik de
bence hemen doğumla gelmiyor. İlk merhaba deyip, göz göze gelince, o kokusunu
duyup, o kadife tenine dokunup, bilinçsiz hiçbir şeyden habersiz, daha hareket
etmeyi bile bilmeyen bir melek olduğunu görünce, ‘zaman’la onu tanıdıkça,
birbirinize bağlandıkça, sevdikçe, anne baba oluyorsun.
Biz oğlumuzu kucağımıza aldığımızda zamanla alışmaya,
birbirimizi tanımaya yeni başlamıştık ki hastalık süreci geldi. Hani ilk
aylarda bebeğini tanımaya çalışırsın, kafana kazımak istediğin bebeklik
kokusudur, o güzel bilinçsiz gülüşleridir, komik anılardır ya. Bizim anılarımız
kokularımız 50nci günden sonra oğlumuza gelen kanserle birden hastane
kokularına, hastane görüntülerine, serumlara, ilaçlara, biyopsilere,
kemoterapilere, bitmek bilmeyen ağlamalara ve daha bir sürüsüne devrildi. Bu
süreçte en çok zorlandığım zamanlar bir sonraki aşamanın ne olacağıydı. Ne
yapmam gerekiyor şimdi, sorusu tüm süreç boyunca yanımızda oldu ve hala olmaya
devam ediyor. Uzunca bir süre internette araştırma yapamadım. Okuyacaklarımdan
korktum. Bu nedendendir ki uzun bir süre hastanede de diğer çocukları kanser
olan ailelerle konuşmadım, çünkü hep kötü şeyler anlatıyorlardı. Ama bir yandan
da benimle aynı şeyleri yaşayan kişilerden olumlu şeyler okumaya, duymaya
ihtiyacım vardı. Benim ise güçlenmek için olumlu şeylere, savaşmak için umuda
ihtiyacım vardı. O yüzden yazmaya karar verdim. Sürecin nasıl işlediğini, neler
hissettiğimizi, Tuğberk’in nasıl tepkiler verdiğini ve resmen hastanede nasıl
büyüdüğümüzü… Evet, Tuğberk’in ilk aylarına dair hatırladığım tek şey hastane
günleri ile ilişkili. Belki benim gibi başka annelere, babalara umut olurum,
yardımcı olurum. Hem yazmak, her zaman güzeldir. İnsan paylaştıkça çoğalır,
paylaştıkça büyür ve sevgi dolar.
Sevgi dolu güzel günler dileğiyle.
Kızım şuan 14 aylık 13 aylıkken noroblastom teşhisi kondu ve 2. Kemoterapiyi aldik. Önceden sorun diye düşündüğüm şeylerin ne kadar küçük olduğunu görüyorum. Keşke onlari sorun olarak gorseydim hala. Rabbim inşallah benim evladıma ve cümlemizin evladına Ya Şafi ismiyle acil şifalar nasip etsin, gormemise dönsünler. Amin.
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun Aysel hanım. İnşallah Küçük kızınız hemen iyileşir. Çok zor bir süreç yaşadığımız, Rabbim her daim yar ve yardımcınız olsun.
Sil