2. Kontrol MR'ı için Hastane Ziyareti, MR Çekimi, 13 Ekim 2016

MR randevusunu Perşembe 14.00'te dediler. 6 saat açlık olması gerekiyor. Bu demekki Tuğberk en son sabah 8 de kahvaltısını bitirmiş olması gerekiyor. Nasıl olacak diye sordum doktora, Tuğberk öğlene kadar 4 öğün yemek meyve yiyor, nasıl dayanacak o kadar açlığa. O da bana anestezili MR çekiminin yoğun olduğunu, aslında haftaya bile kalma ihtimalinin olduğunu söyledi.
Böyle olunca yardım etmesi için eşimin annesini çağırdık, sağolsun seve seve geldi. Yoksa Tuğberk acıktıkça bana kızıyor, kontrol etmesi güç bir hal oluyor, daha önceki tecrübelerden kesin bilgi. Böyle zamanlarda yedirebildiğim kadar yediriyorum Tuğberk’e, belki de doğru değil tıbbi olarak ama dedikleri gibi “anne yüreği”, “anne olunca anladım” insan dayanamıyor. Neyse ki bekleme sürecini açlıkla çok bunalmadan uykuyla atlatmaya çalıştık ama ah bir de şu damar yolu açmalar olmasa.

Bir de şu damar yolu bulurken ilk deneme de bulsa bu doktorlar, Tuğberk perim perişan olmasa ne iyi olurdu. Çocuğun üzerine en son dört kişi abandık o ise tüm servisi ayağa kaldırdı bağırmaktan. Bu halde düşünün bir de kendiniz tutuyorsunuz çocuğunuzu, dayanır mı yüreğiniz? Tuğberk’e damar yolu açıldıktan sonra biraz nefes almak için aşağı indiğimde, halimi gören hoca sordu “kötü bir şey mi oldu bu hal ne?”. “bir şey yok hocam damar yolunu bir kere de açamadılar” diyebildim sadece. He tamam o zaman dedi geçti. Çok kolay bir şey ama çocuğunun o halini görüp de çaresiz kalan anne baba için çok zor. Saatlerce başımız ağrıdı eşimle…

Bir de damar yolunu çekiştirmeleri var tabi ki. Bu da hastanede bir hemşirenin söylediği bilgi idi. Damar yolunu temiz bir bezle (çocuğunuzun altına bağladığınız bezden bahsediyorum, hem pofuduk hem cırt cırtlı, tam bir izolasyon) kapatıyorsunuz. Hem çocuğunuz damar yolunu çekemiyor, hem de etrafa vurmadığı için damar yolu zarar görmüyor. Tabi Tuğberk çıkaramadığı için de sinirlenip ağlamaya başlayınca, işi her zaman ki gibi oyuna çevirdim. Önce damar yolu olan elini kaldırıp ateş eder gibi yaptık koridorda gördüğümüz herkese. Tabi personel alışkın hemen oyuna adapte olup ah, vah öldümler geldi. Ama Tuğberk ağlamaya devam edince. İş sihire kaldı. “Hokus pokus, abra kadabra, hop şimdi bezle yok edecem onu annecim” diyerek elini beze sardım. Sonra da hızlıca uyuttu annem.

MR saati geldiğinde ayrı bir bekleyiş başlar aşağıda. Bu sefer ilk defa MR odasına aldılar beni. Her zaman kapıdan verirdim Tuğberk’i kucaklarına. Bu sefer girdim içeri, tabi yatıramadım Tuğberk’i gene acı çekeceğini zannetti. Dur dedi, anestezi uzmanı. Sıkı tut, kafasını tut dedi. Tuğberk’in elinden ilaçları vermeye başladı. Çok hazırlıksız yakalanmıştım bu sefer. Hiç tecrübe etmediğim bir şeydi. Tuğberk şaşkınlık içerisinde elindeki şeyden sıvıların verilmesine bakarken, gözleri kayıverdi ve yığılıverdi omzuma. Yüreğim çıkacaktı o an yerinden. Kendimde olmasam ağıtlar yakardım o an. Sanki Tuğberk omzuma değilde ciğerime yığılıvermişti de nefesimi engelledi. Bir anda dilim damağım kurudu, kanlar çekildi ellerimden, koyamadım MR’a Tuğberk’i hemşireler yardım etti. Anestezili hallerini çok gördüm ama hiç böyle vücudunun kendinden geçmesini hissetmemiştim, ciğerimde, yüreğimde.. Öyle kalakaldım odada, çıkıp çıkmamakla durup onu seyretmek arasında.. Başım önce odadan çıktım ama kapının önünde onlar beni farkedipte kapıyı kapatana kadar durdum öylece. Gene kablolar, solunum kabloları, kalp ritmini ölçen cihaz, üzerine koydukları plaka… İlk defa görmüyordum ama her seferinde ilk defaymış gibi acı çekiyorum işte. Kapanmayan ve hiç kapanmayacak olan bir yara bu işte. Bir de beklemeler, ah geçmeyen dakikalar. 8 dakika kaldı derler, sana bir ömür gibi gelir. Nitekim Tuğberk’in çekimi alt üst abdomen olduğu için bir saatten fazla sürüyor. Bize de bol nefes almalı, dualı, beklemeli bir saat demek…

Günlerdir sıkıntısını çektiğim asıl olay ise anesteziden uyanma faslı. O bilinçsiz ve kasılma halleri. Bağırmaları, ağlamaları ve çaresizlik. Ve gittikçe daha da zor olması… Bu sefer gene çok ağladı ve kucağında tutmak her seferinde daha da zor oluyor, çünkü süper kahramanım gerçekten çok güçlü. Tüm bunlar bittikten sonra ise, kendine tamamen geldikten yarım saat sonra yavaş yavaş su vermeye başlıyorsunuz. Sonra da sıvı besinlerle hafifçe katı gıdalara geçiş yapıyorsunuz. Hemen tek başına yürütmeyin. Zira akşam hastaneden çıkarken Tuğberk’i yürür sandım ama topallamaya ve yalpalamaya başlayınca, çok korktum. Doktorlar ise biraz daha beklememizi söylediler. Odamıza geri gidip biraz daha bekledik, oyun oynadık. Sonrasında ise düzelince benim de içim rahatladı.

Hastaneye gelmelerimizin en sevdiğim kısmı sanırım hastaneden ayrılmamız, büyük bir sevinç içinde hep birlikte çıktık hastaneden, Tuğberk'in yorgunluğu ise kucağımızda. Bu da bitti dedik içimizden...

Şimdi sıra asıl mesele de, tüm sonuçları beklemekte…

Bakalım ne zaman çıkacak sonuçlar. O zamana kadar bol dualar…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nöroblastom Teşhis Edilirken Dikkat Edilmesi Gereken Testler - 1

Port Nedir? Takılması Gerekir mi?